Kaoslarına, çekişmelerine, kavgalarına hiç ara vermeden devam eden dünyayı, bir virüs hizaya getirdi ve herkesi en güvendiği yerde oturup hareketsiz ve çaresiz beklemeye aldı.
Herkesin yorumu farklı. Kimi yemek kültüründen kaynakladığını düşünüyor, kimisi laboratuvarda üretildiğini iddia ediyor, kimisi ise nush ile tekdiri görmezden gelen bizlere Hakk’tan gelen bir kötek olarak inanıyor. Şu sıralar insanların tek yapabildiği düşünmek, çok fazla düşünmek ve düşüncesizce konuşup hareket etmek.
Adını her ne şekilde zikrettiklerinin bir önemi olmadan; doğanın yada bir başka kuramın insanoğlundan intikam aldığını iddia edenler gerçeklikle en yakın yüzleşenlerdir. Zira bu kesim insanoğlunun yıllardır süregelen yanlışlarını ve birşeylerin düzeltilmesi gerektiğini kabul etmişlerdir.
Tüm bu yaşanan felaketlerin, can pazarının içinde dahi zihinlerindeki ayrıştırma ve bölme fikirlerini saklayamayan ve karşısına koyduğu bir kesimi yerin dibine sokmaya çalışan zihinler, bu sürece bir katkı sağlamak bir yana örülen birliktelik bağının iplerini kemirmektedir.
Cemaat ile namaz kılmaya kapatılan camilerin anons sistemlerinden dua edilmesi ile başlatılan; din ve bilim, daha da niyetin özünü belirtmek gerekirse islam ve bilim arasında bir ayrım yapıp insanların çokca muhtaç olduğu şu süreçte bilimi aslında İslam’ın bir alternatifi veya çağımıza daha uygun olan bir seçeneğiymiş gibi gösterip zihinleri bulandırma çabasına girişildi.
İslam, insanları gerektiği zamanlarda bilime yönlendirdiği gibi bilimi de her zaman insanlara yönlendirmektedir. Harezmi’nin, Farabi’nin, İbn-i Sina’nın, Cezeri’nin ve isminin bu listede saymakla bitirilemeyeceği kişilerin hayat öyküleri olaya art niyetle yaklaşmayanların bu ilişkiyi anlamaları için yeterli olacaktır.
Ayrıştırma ve bölme fikirlerini zihinlerinde saklayamayan insanların İslam’ın alternatif veya yerine getirilmesi gereken bir sistem gibi lanse etmeye çalıştığı bilimin sadece sevaplarını görüyoruz. Peki ya günahları ? Genetiği değiştirilmiş gıdalar, verdiği lezzetten kat be kat fazla sorunlara sebep olan yiyecekler, binlerce insanı birkaç dakikada öldürebilen bilimin eseri kimyasallar neden bilimin de en önemli eserlerinden birisi olduğu konuşulmaz ?
Konuşulmaz çünkü onların da istedikleri budur: Ahlaki ve insani sınırları çizen dinden arındırılmış; hiçbir ahlaki sınırı olmayan bilim aşkı.
Hiç bir ahlaki sınırı olmayan bilimin Nagasaki’de 70 bin kişiyi bir kelebeğin kanat çırpacağı kadar kısa bir sürede öldürdüğü gerçeğini hangi kefeye koyacağız ? Bu konuyu daha güncel bir şekilde yorumlamak gerekirse bugünlerde üstesinden gelmek için çabaladığımız bu virüs bir laboratuvar ürünü olduğu gerçeği kanıtlanmış olsaydı ve bir günde 70 bin insanımızı öldürseydi zihninizde canlanacak acı ve üzüntüyü şuan tezahür edebiliyor musunuz ?
Tek bir bomba ile binlerce insanı öldüren bilimi de gördük, tek bir aşı ile binlercesinin hayatını kurtaran bilimi de.
Kafalar kesen dini de gördük, fakirlere yardım edilmesini, yediğimizden yedirip giydiğimizden giydirmemizi emreden dini de gördük.
Olgular tek başlarına iyi veya kötü değillerdir.
Onları iyi veya kötü yapan bizleriz.
Bİz olguları ne için kullanırsak, olgular onun şekline bürünürler.
İyilik için kullanırsak iyi olurlar, kötülük için kullanırsak kötü olurlar.
Bu yüzden olgularla değil, kötülük ile savaşmaktan başka çaremiz yok.