Güzeli görebilmek için çirkini, iyiyi anlayabilmek için kötüyü, doğruyu yapabilmek için yanlışı bilmek gerekir. Bu şekilde güzel, iyi ve doğru anlam kazanır. İşte Rabbimizin her şeyi çift yaratmasının hikmetlerinden biri budur…
Hak-Batıl da böyledir. Hakk’a sımsıkı sarılıp, bütün benliğimizle teslim olabilmemiz için batılın pisliklerini, yanlışlarını görmek gerekir. Böylelikle Hakk’a sımsıkı sarılabiliriz.
İnsanlık tarihiyle başlayan Hak-Batıl mücadelesi, tarihin her döneminde kendini gösterdi, gösteriyor ve kıyamete kadar göstermeye devam edecek…
Habil-Kabil ile başlayan bu mücadele, Hz. Musa (as)-Firavun, Hz. İbrahim (as)- Nemrud, Hz. Muhammed (sav)- ehli kitap ve müşrikler arasında devam etti.
Hz. Muhammed (sav)’in Mekke’yi fethedince ‘’Hakk geldi batıl zahil oldu’’ (İsra-81) batılın kolu kanadı kırıldı, zihniyeti yerle bir oldu. Lakin ömür boyu yok olmadı isim, şekil ve sistem değiştirerek mücadelesine devam etti.
Peygamberler kıssalarından ve tarihin bize bıraktığı mücadeleler incelendiği zaman, batıl safları hak saflarına nazaran rakamsal olarak fazla, teçhizat olarak güçlü, imkan olarak geniş bir yer tutuyordu. Fiziksel şartlar da farklılık olmakla beraber manevi açıdan da farklar vardı.
Hak ehli davasına olan sadakati, ölümü şahadet bilen teslimiyeti olduğundan ‘’Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar’’(Bakara 249) oldular.
İnsanlara zulmeden, çocukları acımadan öldüren, ilahlık taslayan, saltanatının ve paranın kendisine verdiği şımarıklıkla insanları ezen ve sömüren Firavun, Nemrud, Karun, öldü ama bıraktıkları batıl mirası torunları tarafından farklı isim, sistem ve şekil üzerinden devam ediyor.
Batıl şimdiler de mason localarıyla, paralel yapılarla, yeraltına çekilen ekipleriyle, şeytanın kendilerini yönettiği dünyanın zengin aileleriyle mücadeleye devam ediyor. Yerin dibinde, kapalı kapılar ardında, şeytani planlarını hazırlıyor, çıkarlar ve heveslerine göre dünyayı şekillendiriyor, kırmızı şarabını yudumlarken ülkelerin sınırlarını belirleyip anarşist faaliyetler hazırlıyor ve bunların hayata geçmesi için de milyar dolarlar harcamaktan da çekinmiyorlar.
Batıl ehli kendi arasında dahi bir mücadele içerisindedir. Birbirlerine tahammülleri yok. Birbirleri arasında üstünlük mücadelesi, ekonomi savaşları sürüyor. Söz konusu hak ehli ile mücadele olunca ortak noktada buluşuyor ve hak ehliyle topyekün mücadeleden geri durmuyorlar. Haçlı Seferleri bunun en güzel örneği…
Zafere ulaşacak her şeyi mubah gören batıl ehli, insanın beynine hükmedebilme, insanları robotlaştırma, kendi çıkarlarına göre insanların kaderlerini belirleyebilme planları yapıyor ve laboratuar ortamın da hazırlanan biyolojik silahlarla insanlara saldırıyorlar.
Teknoloji, para, siyasi güç, faşist ve anarşist faaliyetlerin başını çeken, kan dökmekten ve bozgunculuk yapmaktan bir an bile geri durmayan, medyanın kendisine hizmet ettiği batıl ehli ‘’Biz yeryüzünde bozgunculuk, fesat çıkarmıyoruz aksine biz ancak ıslah edicileriz’’(Bakara 11) diyerek ortalıkta geziyorlar.
Bütün dünya onların olsa, bütün servet sahipleriyle aynı safta olsalar, dünyanın en büyük ordusu kendilerin emrinde olsa; Bedir’de bizi yalnız bırakmayan, Çanakkale’de bizi yalnız bırakmayan Alemlerin Rabbi olan Allah bizi gene yalnız bırakmayacaktır evelAllah.
Bizler hak ehli olarak sadece Allah’a güvenelim, sadece Allah’a teslim olalım, mücadelemizi sürdürelim, büyük bir inançla davamıza bağlanalım ve ‘’Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer gerçekten iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz’’(Al-i İmran 139) emr-i ilahisine kulak verelim.
‘’Onlar tuzak (plan) kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.’’(Al-i İmran 54) Onlar plan kurmaya, senaryo yazmaya devam ediyorlar lakin Allah’ın da bir planı var elbet. Belki de kurdukları bu planlar bir gün kendi sonlarını hazırlayacak. Belki şerden bir hayır çıkacak. Biz bilemeyiz Allah bilir.
Onlarda Firavunlar, Nemrudlar, Karunlar bitmiyorsa bizde de bunların karşısına çıkan Musalar, İbrahimler, Muhammedler bitmeyecektir.
Selam ve dua ile…