Koronavirüs salgını etkisini devam ettirirken devlet başkanlarının, siyasilerin, ekonomistlerin ve insanların söylediği tek bir şey var; ‘’Dünya eskisi gibi olmayacak.’’
Bu söz dünyanın yeniden şekilleneceğine, değişim ve dönüşüme uğrayacağına işaret ediyor. Aslında bunun adımları on beş sene önce atılmaya başlandı ve herkes bu yeniden şekillenecek dünyayı sevdi. Bu yeniden şekillenen ve eskisi gibi olmayacak dünya ‘’dijital dünya’’dır.
Herkesin cebinde akıllı telefonu, masa başlarında tabletleri oldu ve küçükten büyüğe herkesi etkiledi. Sosyal medya da hayatımızın bir parçası oldu. Bizlerde çektiğimiz videolarla, duygu ve düşüncelerimizi paylaştığımız fotoğraf ve sözlerle bu mecranın gelişmesine katkı koyduk.
Özellikle karantina ve sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde en büyük tesellimiz sosyal medya yani dijital dünya oldu değil mi?
Bunların hepsi yeni dünyaya alışmanın ve benimsenin ilk perdesiydi. Şimdi ise sahnede ikinci perde var.
Koranavirüs kesin olarak biliniyor ki lavabotuar ortamında bilinçli olarak üretilen bir virüs. Bulaşma ve yayılım oranı yüksek olmakla beraber ölüm oranı yüzde ikilerde. Haberlerin etkisi ile beraber insanlarda psikolojik sıkıntılar ve korkular meydana gelmeye başladı. İnsanlar öyle bir hale geldi ki karşıdan gelen insanı potansiyel bir virüs taşıyıcısı olarak görüyor, dokunduğu her şeyden virüs bulaşabileceği düşünmekle beraber kendisinde hafif bir öksürük olduğunda hemen tedirgin olmaya başlıyor.
Koranavirüsle gerçekleşmesini istenilen şey tam olarak bu. İnsanlara korku salıp bir ‘’korku salgını’’ oluşturmak isteniyor. Koranavirüs bitse de bu tedirginlik ve korku hali bitmeyecek tabi ki ‘’aşı’’ bulunana kadar. Aşı bizleri hasta psikolojinden ve virüsün bize bulaşma endişesinden korumuş olacak ve vücudumuz virüse karşı bağışıklık kazanmasına yol açacak(!)
Aşı ise bizlere ‘’dijital dünya’’a hoş geldiniz diyecek. Nasıl mı?
Dünya aşıyı bulabilmek için yarış halinde. Geçenlerde Amerika’da Çin asıllı bir bilim adamı aşıyı bulduğunu söyledi ve öldürüldü. Bu bilim adımını öldürende öldürürdü. Demek ki ortada bir plan var. Bu plana göre aşıyı insanlara sunacak olan kişi belli ve zamanını bekliyor.
Bu arada bizler evimizde otururken girişimci ve hayırsever olarak bilinen (!) Elon Musk sahibi olduğu Amerika’da bulunan uzay taşımacılığı yapan SpaceX şirketi vasıtasıyla uzaya ‘’starlink’’ adında onlarca uydu gönderdi. Bu uydulardan toplam 4000 tane gönderileceğini söyleyen Elon Musk bu uyduların takımlar halinde internet erişimini sağlamak üzere gönderildiğini ve bununla beraber Afrika’da internet erişimini kolaylaştırmak ve milyonlarca insana maliyeti ucuz ve yüksek hızda internet (5G-6G) sağlanacağını söyledi. Tabi yersen…
Dijital Dünya’nın en önem çıkan konularından biri de ‘’homonoit’’ denilen insansı robotlardır. İnsansı yapıya sahip olan, konuşabilen, insanlar gibi mimik ifadelerinde bulanan yapay zeka ürünü olan bu robotlar insanların yerini almaya hazırlanıyor. 2017 yılında Suudi Arabistan insansı robot olan ‘’Sophia’’ya vatandaşlık verdi ama Sophia’yı şeriat hükümlerinden muaf tuttu. Güler misin ağlar mısın…
Arabistan yeni dünyayı şekillendirecek bu insansı robotların üretilmesi için kendi topraklarında üretime geçmesi maksadıyla büyük bir alan tesis etti. Elon Musk o kadar uyduyu aynı zamanda insansı robotları kontrol edebilmek içinde gönderdi.
Koranavirüs, aşı ve starlink uydularının bir bağlantısı var mıdır?
Şimdi fasülyenin faydalarına geçebiliriz.
Dünyayı ele geçirmeye çalışan küresel güç, şeytani ve üst akıl Firavunlaşmaya devam ediyor. Medyayı kontrol eden, gücün ve paranın kendilerini şımarttığı bu kimseler insanları kontrolü altına alıp onları robotlaştırmak ve yönetmek istiyor. İlahlık taslayan bu güçler insanları kontrol edip onları yönetebilmek için koranavirüsü sahneye çıkardılar. Ölüm oranları yüzde ikilerde olması rağmen medyanın gücüyle insanlara korku ve şüphe saldılar. Yakın zamanda bundan kurtulacağımız aşıyı bizlere altın tepside sunacaklar.
‘’Aşı’’ konusuna kafa yoran ve bütün sermayesini bu alana yatıran Bill Gates, kendi vakfını bu hizmet için kullanıyor ve dünya üzerinde 13 tane aşı lavabotuarına hükmediyor. Konuyla ilgili Bill Gates; ‘’Başka bir seçeneğimiz yok. Ancak tüm küresel nüfusu aşıladığımızda normalleşmeye dönebiliriz’’ ifadeleri kullanıyor. Yani insanların kurtuluş yolunun sadece bu aşı olacağını söylemek istiyor.
Hindistan’da çocuklara yaptığı aşılarla binlerce çocuğu sakat bırakan, Afrika’da iyilik meleği gibi gözükerek yaptığı aşılarla milyonlarca kadını kısır bırakan bu zat, bu aşının 9 ay sonra seri üretime geçebileceğini ve toplam 7 milyar adet aşı üretimi olacağını ifade ediyor.
Şu an virüs etkisini kaybetmeye başlasa da bir yıl içerisinde ikinci dalga gelecek ve bunu da bizlere virüs mutasyona uğradı kılıfıyla yedirecekler. Bu dalgalar bizler aşı olmaya teslim olana kadar devam edecek. Bill Gates bu salgının 5 yıl süreceğini ifade ediyor. Çünkü plan hazır, uygulamada ve saat gibi işliyor.
Bill Gates’in ağzından düşürmediği ve kurtuluşumuz olacak olan aşı hiçte basit ve masum bir şey değil. Aşı içerisine mikroçipler yerleştirilip insanın derisinin altına ‘’çip’’ takılmak istenmekte, çipler vasıtası ile insanların robotik birer yaratığa dönüştürüp uzaya gönderilen ‘’starlink’’ uydular vasıtası ile kontrol edilmek istenmektedir. 5G olarak bilinen bu sistem tam olarak buna hizmet edecektir.
Bill Gates; ‘’Dünya nüfusu çok fazla ve bunun sadece bir soykırımla kurtarabiliriz. Eğer aşı konusunda başarılı olursak dünya nüfusu yüzde 10-15 oranında azaltabiliriz’’ ifadesini kullandı. Mealen diyor ki dünyada bu kadar insanı yönetmemiz zor bunların sayısını azaltmamız lazım ve bunun içinde aşı bizim için önemli.
İtalyan Milletvekili Sara Cunial birkaç gün önce yaptığı açıklamada Bill Gates’in tüm insanları kontrol altına alarak insanları deney faresi ve köleye dönüştürmek istediğini, kendisinin suç işlediğini ve Uluslar arası Mahkemede yargılanması gerektiğini ifade etti.
Türkiye’de ise bu işe dur demek ve kamuoyunu bilgilendirmek üzere Abdurrahman Dilipak liderliğinde ‘’5G Virüs Platformu’’ kuruldu. Maalesef bu haberleri yerel medyamızda göremiyoruz ama bu platform ilk önce yerel manada örgütleşip daha sonra uluslar arası ortama tanışacak. Dünya üzerinde de bu tür örgütlenmeler kurulmaya başlandı.
Güce tapan ve teknoloji ilah olarak kabul eden bu zihniyet, şeytanın izinden giderek insanları bir kaosa doğru sürüklüyor. Ben bu bilgilere birkaç günlük araştırma, bu konuda uzman olan araştırmacıların makale ve söylemleriyle ulaştım. Bunlara inanmayıp komple teorisi diyebilirsiniz. Sadece medyanın size verdiği, sizin bilmeniz gereken bilgileri alıp gerisini reddedebilirsiniz.
Bizler Allah’ın ‘’Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz’’(Al-i İmran 139) ayetiyle huzur bulan, onların planın olduğu gibi Allah’ın da bir planı olduğuna iman eden, şerden birçok hayır çıkaran Allah’ın kullarıyız.
Kim bilir belki de bu planları kendilerinin sonlarını getirecek.
Mutlak Kudret sahibi ve güç sahibi olan Allah bizimledir…