- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Mal sahibi, mülk sahibi
Yunus Emre
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan…
Mübarek Ramazan sadece dinî bir konu değildir. Aynı zamanda kültür coğrafyamızı da varlığıyla ve rüzgarıyla etkileyen bir forma sahiptir. Bu bağlamda kültürümüzde de ramazanın etkisi büyüktür. Ramazanı kişi ve toplum olarak büyük bir duygu yoğunluğu içinde yaşarız. Altı asırdır kültür tarihimizde düşünce daha çok şiirle ifade edildi. Ramazan gibi hayatın derinden etkileyen bir olgunun da şiire yansımaması asla düşünülemez. Özellikle sözlü kültürümüzde, ramazan ve oruç çok canlı bir unsur olarak hayatın içinde olmuştur.
Geleneksel edebiyatımız; divan edebiyatı, halk edebiyatı, tekke ve tasavvuf edebiyatı da dâhil olmak üzere ramazan ve oruç hakkında yazılmış mani, gazel, kaside türünde yazılmış ramazannameler, oruçnameler, ilahi ve nefeslerle doludur. Ramazan mânileri, ramazan fıkraları, bilmeceler; yaşadığımız anlara ve hayatlarımıza güzellikler taşır. Ramazan konulu şiirler, Türk edebiyatı içerisinde Türklerin ve Müslümanların yer aldığı tüm coğrafyalarda terennüm edilmiş, insanlarımızı manevi yolculuğunda duygusal boyutlarına yeni soluklar katmıştır. Şöyle ki halkımız, Ramazan ayına“On bir ayın sultanı” demiş, onu mânilerle ve şiirlerle karşılamıştır:
“Hakk’ın bize ihsânısın
Hem ayların sultânısın
Sen bir saâdet kânısın
Ey mâh-ı sultan merhaba”
Ramazannâmelerramazan ayının faziletlerini, ramazan orucunu tutmanın gerekliliği ve faydalarını anlatan şiir türünde diyebileceğimiz manzum eserlerdir. Ramazan ayı dolayısıyla padişahlara, yüksek rütbeli kişilere sunulan daha çok kaside türünde yazılan şiirlerdir.
Yazıldıkları yüzyılların müslüman halkının dinî ve belli bir zamandaki yaşantılarının bir safhasını, bazı sosyal ve kültürel davranışları, bazı olayların belli bir ölçüde akislerini bulduğumuz ramazaniyyelerin ana hedefi dinî bakımdan meydana gelen değişiklikleri dile getirmektir. Konuyla ilgili ayet ve hadislerden yararlanan şairler, halka öğüt ve tavsiyelerde bulunup ramazan ayından manevi olarak yararlanmanın yollarını gösterirler. Oruçnâmeler iseRamazan başta olmak üzere diğer bazı ay ve günlerin özelliklerini, farz ve sünnetlerini anlatan şiirlerdir.
Es-selamü ‘aleyküm ya şehr- i Ramazan,
Kul Süleymân
Ve ‘aleyküm selam nur-ı Kur‘an-ı kelam,
Batıdan doğuya kadar kutludur daim
Muhammed ümmetine ya Ramazan
Edebiyat ve kültür dünyamızda söylenen şiirler olduğu kadar söyleyiş usulu ve amacı da önemlidir. Kimi zaman toplumsal bir problemin, bir sorunun şiirle ifadesi eleştirel bir hüviyet taşıyabilir. Hiciv gibi. Hiciv, hem bir mizah türü olarak hem de edebî bir tür olarak dikkat çekicidir. Hiciv veya yergi, divan şiirinin vazgeçilmez türlerindendir. Yine halk edebiyatında da, toplumsal bozukluklarla ya da kişisel kusurlarla alay eden taşlamalar vardır. 19. yüzyıldan başlayarak eski sert, kavgacı hicvin yerini daha yumuşak bir yergi edebiyatı alır. Yergi bu dönemde mizahın bir boyutu olmuştur.
Kıbrıs Türk basınının en önemli isimlerinden biri olan Ahmet Tevfik Efendi yayımlamış olduğu Kokonoz ve Akbaba isimli mizahi gazetelerde yer alan hiciv şiirleriyle edebiyatımızın Kıbrıs boyutunda en önemli hiciv şairlerinden biri olmuştur. Kıbrıs’ta yergi (hiciv) şiirinin önemli isimlerinden Ahmet Tevfik Efendi’nin aşağıda yer alan şiiri, 29 Aralık 1906 tarihli Mirat-ı Zaman gazetesinde yayımlanmış ve şairimiz bu şiirinde mübarek Ramazan’ın başlamasıyla şehirde yani Lefkoşa’da yaşanan değişiklikleri mizahi ve eleştirel bir dille topluma sunmuştur:
TEŞEKKÜR OLUNUR
“Ramazan geldi kapattı der-i meyhâneleri[1]
Derleyip topladı hep câmi’e mestâneleri[2]
Bu mübârek aya Hakk verdi o rütbe bereket
Ki doyurdu miskinleri[3] cingâneleri[4]
Senede bir gece olsun kokusun duymaz iken
Türlü tatlı ile doldu fukâra[5] hâneleri[6]
Bu Şeher’de[7] o kadar çok niâm-ı gûnâgûn[8]
Doyar elbet yese kelbler[9] daneleri[10]
Gurre-i ıyd[11] edilince fakat inbat[12] eyvâh
Yine meyhânelerin başlar o mestâneleri”
Ahmet Tevfik Efendi
Ahmet Tevfik Efendi Divan Edebiyatı nazım biçimlerinden gazel tarzında yazdığı bu şiirinde ramazan temasını başarılı bir şekilde işliyor. Şiirin giriş kısmında ramazan gibi mübarek bir ayın gelmesiyle meyhanelerin kapandığını, ramazanın camilere insanları topladığını ifade ediyor.
İkinci beyitte Allahın bu aya büyük bir rütbe ve kıymet verdiğini, bu ay ile birlikte büyük bir bereketin ortaya çıktığını, bu bereketle yoksul ve acizlerin doyurulduğunu söylüyor.
Akabinde fakir fukara ve garip gureba evlerinin soğuk odalarının bu ayla birlikte ramazanın bereketiyle tatlı ve türlü türlü nimetlerle donandığını söylüyor.
Bu şehirde ifadesiyle Lefkoşa şehrini kasteden şair, bol miktarda zengin nimetlerle dolu ramazanın bereketinden köpeklerin bile nasibini aldığını belirtiyor.
Ve son beyitte de şair bu güzelliklerin bu bolluk ve bereketin bayram gününün gelmesiyle bitecek olduğundan “eyvah!” diyerek üzüntüsünü dile getirirken; ramazanın bitmesiyle eski düzenin tekrar geri döneceğini üzüntüyle ifade ediyor.
Şairin bu gazelle bir bütün olarak ramazanın getirdiği ve estirdiği bereketli havanın geçici olduğunu eleştirel bir dille ifade ediyor. Bütün bu bolluk ve bereketi ramazan ayına bağlayan şair; bu kutsal ayın sona ermesiyle birlikte her şeyin eski haline döndüğünü eleştirel bir tavırla aktarıyor. Şiir, Ramazan ayının gelmesiyle başlayan yardımlaşma hissiyatının tüm yıla yayılması gerektiğini yani sadece bir ayla sınırlı kalmasının eleştirildiği günümüze de yönük bakış açısıyla da dikkat çekiyor.
Bugün belki ramazanın gelişiyle yaşanan değişikliklerin sebepleri farklı; lakin ramazanın estirdiği havanın tüm kesimleri etkilediğini söyleyebiliriz. Gönül ister ki ramazanın getirdiği ve estirdiği tüm değerler şairin dediği gibi tüm yıla yayılsın, gönlümüzü ve hayatımızı ramazan coşkusuyla sürdürebilelim. Bir temenni olmasından öte bir dua niyetiyle amin diyelim…
YARARLANILAN KAYNAKLAR
- Fikret Türkmen ve Mustafa Yeniasır, Kıbrıs Türk Edebiyatında yer alan mizahi şiirler üzerine bir değerlendirme, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi / journal of turkish world studies, cilt: vııı, sayı 1, sayfa: 179-187, izmir 2008.
- Kıbrıs Türk Edebiyatı 2. Kitap (KKTC MEB 10. SINIF DERS KİTABI)
- Kıbrıs Türk Kültüründe Unutulmaya Yüz Tutmuş İlklerin Adamı: Ahmet Tevfik- Uzm.Çağın Zort (M.A)
[1] meyhane kapısı
[2] sarhoş gibi, kendinden geçmişçesine
[3] fakirleri
[4] Hindistan’dan çıktıkları söylenen dünyanın değişik yerlerinde göçebe olarak yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan kimse.
[5] fakirler
[6] evleri
[7] şehirde(Lefkoşa’da)
[8] türlü nimet
[9] köpekler
[10] taneleri
[11] bayram günü
[12] biter