Yazar

Kıbrıs’ın tüm mücahidlerine; İman, Ahlak ve Cihad neferlerine rahmet ve özlemle..

Ölüm hak ve hakikat.

Gelip geçtiler.

Biz de öyle. Gelip geçiyoruz.

“Her can ölümü tadacaktır. Sonunda Biz’e döndürüleceksiniz.”

(Ankebut,57)

Nihayetinde, ölüm Azrail’e gelene kadar; ölüm de öldürülene kadar gelip geçecekler yeryüzünden.

Nasıl ki, 5 Nisan sabahı Nuri Çevikel geçti dünyadan.

On üç gün öncesinde, “geride kimse kalmayacak zaten..” diye bitirdiği “Ölüm nedir hocam?” notuyla..

*

Nuri hocaya, bunaldıkça yazardım. O da gocunmadan, bekletmeden uzun uzun cevaplar verirdi.

“Sabredeceğiz, kendi alemimizde huzura ermeye ve bu huzur ortamını başkalarıyla olduğu kadar paylaşmaya çalışacağız. Bizim aslen sorumlu olduğumuz şey budur. Siyasi başarılar değil.” demişti bana iki yıl önce tam da bugün.

Bense şu an onun hatırasının hüznüyle klavye başındayım tam da iki yıl sonra bugün.

Bizim hüznümüz, Nuri hocanın gidişine değil aslında. Bu davanın garipliğinedir.

*

Bu dava Hak davadır, İslam davasıdır. Bu toprakların hamurudur. Nüvesidir. İstikbalidir.

Hala Sultan annemiz ile dikilen ve kıyamete kadar sökülemeyecek sancağın kutlu yolu, ufkudur.

İmanın, ahlakın ve cihadın davasıdır.

Kendinle ve küffarla olan cihadın davası. Petrol için, cariye için, mülk için edilenden; küresel güçlere piyon, Hollywood’a meze olan suratsız şaklabanların bok yemeleri değil. Adam gibi, hakiki, mertçe ve kökleri Nebilere, Rasüllere varan serdengeçtilerin cihadı. Adalet ve refahı yeryüzüne taşıma sevdası.

İman edip, kor bir ateşi tutar gibi imanı avcunda muhafazanın davasıdır.

Tüm şiddetine rağmen çağın; saldırılara, yalnızlığa, tüm ifrat ve tefrite karşın, ahlakını kemale erdirme; beşerden insan mertebesine geçişe gayretin davasıdır.

Nuri hoca da bu davanın bir eriydi.

Şeyh Nazım Efendi gibi, Hüseyin Mehmet Ateşin gibi ve ismini bilmediğim, tanımadığım, görmediğim tüm İslam mücahidleri gibi.

Farklı kollardan, mecralardan bütüne, Tek’e varan berrak su yatakları, dereler gibi akıp ulaştılar bir olan Allah’ın rahmet deryasına; vahdet yatağına.

Her biri farklı renkler, farklı kokular, farklı izler bırakarak geçip gittiler.

*

El-Hak, zafer İslam’ındır. Kazanan, iman ve ahlaktır.

Birisi çıkıp gelecek, gelecek olanların içinden birisi çıkacak.

Tüm eksikliklere, zaaflara, hatalara, düşkünlük ve çaresizliklere rağmen dereleri birbirine bağlayıp; çorak toprakların bağrıdan kudretiyle yıkıcı, rahmetiyle selamete erdiren nehir olup akacak.

Bu yeşil çölün üstünden binlerce filiz atacak, Hala Sultan’ın mirası öksüz kalmayacak.

Allah’ın vaadi budur, nurunu tamamlayacaktır. Hamd O’nadır.

*

Kıbrıs’ın tüm mücahidlerine;

İman, ahlak ve cihad neferlerine rahmet ve özlemle..

Exit mobile version