Ben Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’inde doğduğum, büyüdüğüm ve bu ülkenin bir vatandaşı olduğum için gurur duyuyorum… Dünya’ya bir daha gelme imkanım olsaydı gene bu toprağın bir çocuğu, bir neferi olmak isterdim.
Kendimi tanıyıp etrafımda olan bitenleri anlamlandırdığımdan beri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’inde yolunda gitmeyen bir şeyler var. Kıbrıs Türk halkı hangi hükümet olursa olsun hükümetlerin icraatlarını, kararlarını, izlediği yolu genellikle eksik, yanlış bularak eleştiriyor. Hatta devletin işleyiş mekanizmasını, bürokrasisini zayıf ve eksik olarak nitelendiriyorlar.
Hangi hükümet gelirse gelsin insanların beklentilerini, isteklerini karşılayamıyor ve hükümetleri eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Böylelikle hükümet düşüyor ve gözler yeni kurulacak hükümete çevriliyor. Gene beklentiler ve umutlar karşılanamıyor her zaman ki döngü devam ediyor, ne yazık ki gene başa sarıyoruz.
Peki nedir bu beklentiler? Adalet, eşitlik, adam kayırmanın son bulması, düzgün ve istikrarlı bir politika, ekonomik güçlenme, eğitim sisteminin rayına oturması, KKTC’nin dünyaya tanıtılması ve kabul ettirilmesi vb gibi…
Bunun nedenleri ve çözümleri hem toplum içinde, siyasi partiler arasında, yerel televizyon kanallarında uzmanlar tarafından hep tartışıldı, tartışılıyor ve bu gidişle tartışılmaya devam edecek.
Bazıları KKTC’yi ‘’sistemsizliğin sistem olduğu ülke’’ ve ‘’Muz Cumhuriyeti’’ olarak tanımlıyor.
Bu eleştiriler kesinlikle olması lazım. Bizleri ayakta tutan, güçlendiren, yeni ufuklar kazandıracak eleştirilere her zaman ihtiyacımız var. Yapıcı olan, bize güç katan, bizi kendimize getiren eleştiriler başımızın üstündedir ama maalesef böyle olmuyor.
Bakan olan bir zat bakanlık görevini yürütürken taş üstüne taş koymuyor, hiçbir icraata bulunmuyor üstüne görev süresi bittikten sonra kendisi yerine bakan olarak tayin edilen zata ‘’hiçbir şey yapmıyor neden o koltukta oturuyor?’’ diye utanmadan eleştirebiliyor.
Her dönem de değişmeyen bir ‘’günah keçisi’’ ilan ediliyor ve pervasızca hükümetlere saldırılıyor. Benim amacım hükümetleri temize çıkarmak değil. Hükümet yetkilileri birer insan olması hasebiyle hata bazen kaçınılmaz olabilir. Ben burada okları kendimizi çevirmemizin vaktinin geldiğini söylemek istiyorum.
Neden hep karşı taraf suçlu? Neden her zaman karşı taraf hatalı, eksik ve cahil? Hiç bunun cevabını kendimizde arayıp bunu kendimize sorduk mu?
Şimdi sizlere bir pencere açacağım, lütfen bu pencereden olayları değerlendirelim…
Rad Süresinin 11. Ayeti bizlere bir ufuk oluşturacaktır; ‘’Şüphesiz ki bir topluluk kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.’’
Kuran-ı Kerim’in bu evrensel nitelikte ki mesajı eminim ki doğru anlaşıldığı takdirde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’inde bu gidişat olumlu manada değişim ve dönüşüme uğrayacaktır.
Bizler devletimizin, bürokrasimizin ve sistemimizin değişmesini istiyorsak önce kendimizden başlayıp biz değişeceğiz. Toplum, bireylerden meydana gelir. Bireylerde başlayan değişim ve dönüşüm halka halka bütün toplumu, yönetimi ve devlet işleyişini değiştirir. Çünkü insanların nasılsa öyle yönetilir.
Bizler kendi ailemiz de, mahallemiz de, kendi aramız da adaleti sağlayamazken devletten adalet beklemek abes olmaz mı?
Bizler kendi aramız da saygılı olmazsak, insanlara yukardan bakıp küçük görürsek, birbirimize aynı gemide olduğumuz için değer vermezsek devletten bunu beklemek komik olmaz mı?
Kendi çocuğumuzu devlette bir makama yerleştirmek için uğraştığımız kadar bu ülkeyi geliştirmek için uğraşsaydık şu an boş siyasetler içinde olmazdık.
Kendimizi düşündüğümüz kadar devleti düşünseydik şu an bilmem kaçıncı fabrikayı hizmete açmış olacaktık. Bizler kendi menfaatlerimizi devletin ve milletin menfaatlerinden üstün görmedikçe yerimizde saymaya devam edeceğiz.
Batmaya yüz tutmuş bir şirket dahi kendini değiştirdiği ve dönüştürdüğü zaman misyon ve vizyonuna yeniden şekil verdiği zaman büyük bir şirket olabiliyor. Aynı durum devletler içinde geçerlidir.
Sorunları tespit etmek, sorunların üstünde uzunca analizler yapmak, sorunları başkasının üstüne yıkmak kolay. Yıllardır konuşulan, tartışılan konuları bıraksak da çözümler üretip öncelikle kendimizden başlasak diyorum.
Değişim ve dönüşüm gerçek anlamda toplum istediği zaman ve bunun gayreti içinde olduğu zaman başlar. Ben bütün benliğimle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’inde bir değişim ve dönüşüm olacağına, ülkemizin her alanda istikrarlı bir şekilde gelişeceğine inancım ve ümidim tam.
Umutsuzluk yok! Gün gelir, gül de açar, bülbül de öter.
Unutmayalım biz nasılsak öyle yönetiliriz…
Ben bu ülkenin genç bir evladı olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Halkına haykırmak istiyorum;
EY KIBRIS TÜRK HALKI! BİZ KENDİMİZİ DEĞİŞTİRMEDİKÇE, DEVLETİMİZİ, HÜKÜMETİNİZİ, POLİTİKAMIZI, MİSYON VE VİZYONUMUZU DEĞİŞTİREMEYİZ.