Hala Sultan Koleji’ni Pandemi hastanesi yapın diyor Mahmut Anayasa! Öylesine alaycı, öylesine küçümseyen bir biçim de…
Bunun mümkün olamayacağı eğitim binası olması hasebiyle çok açık, o ayrı. Burada ki hedef başka… “İşte efendim orada bir eğitim kurumu var ama işe yaramaz, şöyle fena, böyle gereksiz, bari hastane çevirin” gibi bir ima var.
Sonra da “laf etmeyin bak çarpılırsınız” diyor!
Yok mu kininizi kusacak başka argüman? Yok mu ölümüne siyasallaştıracağınız başka bir araç? Benim kardeşimin, yavrumun eğitim kurumundan uzak dursanız?
Özgürlükten, yaşam hakkından, saygıdan, beraberlikten ve çocukların masumluğundan bahseden insanlar yapıyor bunu. Öyle acımasız, öyle hesapsızca…
Çok olmadı daha; ders esnasında kapıları tekmelendi, kuş gibi titreyen yavru eve geldi. Mahkeme kapılarında okullarının davasını bekledi.
Oralarda okuyanlar çocuk, genç. Size göre afyonlanmış olsalar da, çocuk! Evet, evet afyonlular çünkü beşeri ilimin yanı sıra dini bilimler de öğreniyorlar. Ama her hâlükârda sizin (–AKP nefreti-baskıcı din- kullanılan siyaset-göçmenler-ulusalcılar-sistemi oluşturanlar-vs.) argümanlarınızın dışındalar…
Bu okulun gördüğü talep ortada…
Neden sindiremediniz? Neden o öve öve bitiremediğiniz AB ülkelerinde de bile meşru olan, üst düzey kabul edilen din öğretisi barındıran kilise okullarına Kıbrıslı Türkler evlatlarını yollayınca aynı tepkiyi vermediniz?
Bu topraklarda çiçek açtım, olgunlaştım ben ama tohumum ithal. Sizin nefret kustuğunuz Anadolu topraklarından hem de. İşte bu nedenle siz Mahmut Anayasa! Siz kadar söz hakkım yoktur belki de…
Ama sizden fazladır memleketim Kuzey Kıbrıs’a sevdam. Sizden fazladır “mammacılarla” davam! Ben bilirim kim olduğumu, çünkü bilirim ki aidiyetimi de, kimliğimi de ben belirlerim siz değil!
Ama siz gibilerin ithamlarıyla; ne asimile, ne entegre olmayıp bu topraklarda savrulan göçmen gençler hayli fazladır. Ve siz gibi dışlayıcı söylemleri kullananların elleri o karşı olduğunuz fiili savaşanlardan daha kanlıdır!
Hani hep dem vurduğunuz “Rebuplic of Banana” var ya; hah işte onun bile ötekileri onlar; hem ben, hem o göçmen tayfa…
Hem de öyle böyle değil tüm aşamalarında varlar öteki olmanın. Bir kere inanıyorsa çok fena! İnanç dünyasıyla “öteki” mesela.
Türkiyeli göçmen evladı olduğu için “öteki”, Güneye geçişte “öteki”, Türkiye’nin Kıbrıs’a göçeni olduğu için ata ocağında da ayrı bir “öteki”…
Çözümün ötekisi sonra; çözüme engel üvey evlatlar onlar bu ülke de. Hâlbuki siz ve siz gibilere göre gemilere doldurulup gönderilmesi gerekirken…
O topluluk yarım asırdır içinizde. Yanı başınızda… Lefkoşa sokakları, Kıbrıs şarkıları sizden çok heyecanlandırıyor onu. Çünkü sizin gibi çocukluğunu yaşadığı bir Güney veya canı sıkıldığında gideceği bir Limasol’u yok!
Bir yüksek lisans dersiydi..
“Çok ağladım” dedi kadın yine gözleri dolarak…
“Çook… Günlerce kendime gelemedim. Ben ona hiçbir şey yapmadım, hayatımda yüzünü bile görmedim bu Mahmut denilen adamın. Ama iş o ya! Gazimağusa kaymakamı hitabıyla başlamış, sonra da ne insanlığım kalmış ne başka bir şeyim. Evet, partim içinde de haksızlığa uğradım, sivil hayatımda da. Ama hiç bu kadar ileri gidilmemişti. Üstelik adım gibi biliyordum, tüm bunlar açıkça kökenimdendi. Oysa ben görevim süresince sadece elimin yetiştiği her insana ve topluma şifa olmaya çalıştım.”
Tüm bunlar Kıbrıs Türk basınının arşiv taramalarında Anayasa ve türevlerinin genel söylemlerine yönelik elbette.
Ama işin esası sadece göçmenlerin homojen bir toplum olarak işaret edilip, düşman histerilerinin doğurtulmasından ibaret değil. İşin esası bu insanların ne yapmaya çalıştıklarının anlamlandırılması.
Adalet mi aradığınız, bağımsızlık mı gerçekten? Asimilasyon, varoluş mu?
Beril Su için savaşılamaz mı mesela? Bu evlat tüm ideolojilerden, politik kavgalardan, geçmişten bağımsız… Dünya birincisi olup 30 km ötedeki ödülünü alamayan…
Evlat bu toprağın ve daha önemlisi yüz akınız, akımız!
Ela için savaşın; sınıf arkadaşı Almira’yla Güneye geçemeyeceğini duyunca çok üzüldü. Açıklayamadık durumu; 2 nesil evvelinden Tc’li olmanın güneye geçişte engel olunmasını, 9 yaşındaki yavruya geziye gidememesini açıklayamadık…
KTOÖS’ün disiplin kurulundan çıkan istismarcı öğretmenlere gösterin aynı tepkiyi mesela!
Yine aynı oranda üyelerine konuyu kapatmaları için baskı yapan sendika yönetimlerini, yöneticilerini eleştirin…
Toplum ise mesele, iyileşmekse, kahramanlıksa gelin buradan başlayın… Biz de destek verelim, dillirga çalıp, pirohu yeylim. Suça, suçluya, kimlikle girişe hep birlikte dur deylim…İçinde bulunduğumuz toplumu bir biçim de yaşatalım.. Öyle Limasol’dan çamur atıp, TC’den gelen maaşı kapmaylan olmaz bu işler…