grimeydan’a hoşgeldik;
-Hakkımızda- bölümünde kısa tutarak anlatmaya çalıştık:
Burası bir “çatışmasız alandır”: Gri alan.
Okuma alışkanlıklarını geliştirmeye gayret eden, kendiyle ve muhataplarıyla kelimeler üzerinden bir rabıta kurmayı seven; derdi, hayalleri ve ‘şey’ler-den vazgeçebilme lüksü olan iki dost kurdu bu meydanı. Ayak bastığımız ve basmadığımız, havasını soluduğumuz ve solumadığımız, inandığımız ve inanmadığımız şeyler ve yerler üzerinde haddince-kararınca fikir ve düşüncelerimiz var. Onları yazacağız. Nasip olduğu müddetçe..
**
Evlerimize kapandık. Her zamankinden daha titiz, dikkatli ve daha izole yaşıyoruz bir haftadır. Dünya genelinde ve Avrupa özelinde vaka sayıları hızla artıyor. Kavramlar, değerler, insan ürünü olan tüm tanımlar ve konumlandırmalar sınanıyor. Serbest dolaşımın ve ortak vatandaşlığın kutsandığı Avrupa’da kapılar kapatılıyor. Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkını evrensel bir hukuk kuralı olarak benimseyen ve uygulatan Batı, yaşlılarını hastanelere kabul etmiyor. Trump aşının bulunması halinde sadece ABD vatandaşlarının şifası için kullanılmasını salık veriyor. Britanya Kraliçesi sarayından, Papa cemaatinden kaçıyor.
Zaman değişiyor, imkanlar değişiyor, dünya değişiyor ve gelişiyor fakat insanın kaderi belli bir dönence içinde evrilip duruyor; başa dönüyor. İnsanlık tarihi salgınlar sebebiyle hayatını kaybeden milyonlarca insanı not ede ede bugünlere gelmiş.
Ölümlü dünyada ölümsüzler gibi yaşayan bizler, ölümü bile öldürme gücüne haiz alemlerin Rabbi olan Allah’ın kudret ve merhametine sığınıyoruz, unuttuklarımızı hatırlamaya başlıyoruz.
Hakikat alemindeki hikmet kapısının aralanması ve şerrin içindeki hayrın görünür hale gelmesi için zamana ve yol göstericilere ihtiyacımız var. Tam da merkezinde olduğumuz, umut ve korku içerisinde selamet bulacağımız vakti beklediğimiz “nedenler” alemindeki 5N 1K’lar çokça sorgulandı.
Corona, küresel çapta bir biyolojik savaş ve saldırı mı? İnsan nüfusunun azaltılması, işgücü dışında kalan elli yaş üstü kesimin zayıflayan bağışıklığına karşı oynanan ölümcül bir oyun mu? Çin ve ABD’nin ruleti, Avrupa’nın hizaya getirilmesi, Yeni Dünya Düzeni’nin sağlamlaştırılması mı?
Bilemiyorum, ilgilenmiyorum. Bu sorgulamaları yapma, haddimi ve kapasitemi; dağarcığımı aşıyor. Kaldı ki, ne kendime bu soruları sorabiliyor ne de sorulması gerektiğine inanıyorum. Şu an tedbir alıp kendimizin ve ailemizin sağlığını koruma, çevremizle ve ihtiyaç sahipleriyle yardımlaşma zamanıdır.
Kimlikler, uyruklar, statüler, rütbeler, renkler, diller yerle bir oldu. İnsanlığın ortak kaderi “ölüm” tüm iddia ve asabiyetleri yuttu, yok etti. Artık herkes daha da “eşit”. Bu eşitlik ve adalet zemini üzerine, yaşananlar unutulmadan, acılar ve dayanışmaların üzeri örtülmeden yeni zihinler, hisler ve fikirlerle birlikte yeni bir dünya kurulması mümkün. Bu şerrin insanlığa en büyük hayrı bu olur inşallah.
Zira çok yorulmuştuk..
**
Türkiye, vatandaşlarının bir kısmının umursamazlığına ve cehaletine rağmen süreci iyi yönetiyor hamdolsun. Bir vatandaşları olarak gerçekten hayranlıkla takip ediyorum. Sağlık Bakanı Koca’nın ve ilgili tüm isimlerin üstün gayret ve titizlikleriyle, Allah’ın yardımıyla vaka sayısının daha da artmadan hatta ölümle sonuçlanmadan tehlikenin bertaraf edilmesini ümid ediyorum.
KKTC’de de devlet ve hükümet, olağanüstü bir çaba ve tempoyla çalışıyor. Bu denli küçük bir toprakta, bu kadar çok turist ve uluslararası öğrencinin varlığına rağmen devletimiz sorumluluklarını hatasız şekilde yerine getirmeye çalışıyor. Türkiye’nin desteği bu noktada çok önemli. Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye, sağlık sektöründe Avrupa’nın en iyilerinden biri haline geldi. Teknik ve fiziki donanımla beraber personel yeterliliğiyle halkının ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetine sahip.
KKTC’deki doktorlar ve sağlık çalışanları açısından durum Türkiye’deki kadar iç açıcı değil. Adada bu noktada müthiş bir yoksulluk var. Sosyal medyada kurulan gruplar üzerinden, büyük şirket ve sermaye sahiplerinden “solunum cihazları alınması” yönünde kampanya başlatıp açığın kapatılması bekleniyor. Devlet, sevk ve idare noktasında elinden gelen gayreti gösterse de, kasa boş. Ne hastane kuracak güç, ne de mevcut hastanelerin yeterliliğini arttıracak imkan var. Vaka sayısı bugün itibariyle yedi. Artmaması için herkes seferber olmuş durumda. Fakat henüz bir karantina merkezi kurulamadı, bu ihtiyaç için kullanılan yer ise Lefkoşa’daki devlet hastanesinde; onkoloji servisinin üst katıymış. Yani, bağışıklık sisteminin en zayıf olduğu hastalarla altlı üstlü. Alınacak tüm tedbirlere rağmen, riskli ve korkutucu bir resim..
Şu an tam teşekküllü bir hastane kurulması için vakit yok. Bu noktada yapılması gereken, ortak bir acil eylem planı dahilinde, KKTC’de hizmet vermekte olan tüm özel hastanelerin; nerenin vatandaşı olursa olsun, sigortalı-sigortasız, uyruğuna, belgelerine, izinlerine bakılmadan “öksürük, boğaz ağrısı, yüksek ateş, vb. grip, nezle, soğuk algınlığı ve (Allah korusun) Corona belirtileri” gösteren tüm hastalara hizmet vermesinin önünü açmaktır. Türkiye SGK’sı ile KKTC Sosyal Sigortalar Kurumu arasında yapılacak bir anlaşma ve koordinasyonla bu mesele kolayca çözülebilir.
Bu hamlenin, KKTC’de işleyişi nasıl rahatlatabileceğini ve moralleri ne derece yükselteceğini Türkiye’dekiler tahmin bile edemez. Maddi ve manevi anlamda hayati bir ihtiyaçtır.
Türkiye bunu sağlayacak güçtedir.
KKTC’nin, Kıbrıs Türklerinin, KKTC’de yaşayan tüm insanların Anavatan Türkiye’den başka sırtını dayayabileceği bir hamisi yoktur.
**
Sokakları boşalan, siyasi kararı verilmemiş olağanüstü hali yaşayan ülkemizin bir an evvel bu durumdan kurtulup selamete ulaşmasını diliyorum. Bu yazıyı okuyanlardan ricamdır, KKTC’de 35.000’i uluslararası öğrenci olmak üzere 100.000’den fazla üniversite öğrencisi bulunmaktadır.
Türkiye’den gelen öğrencilerimizin bir kısmı ülkelerine döndüler. Ailelerin yanındalar. Yanınızda yörenizde yaşayan ve evlerine kapanmış bu tecritin son bulmasını bekleyen gençlere, evlerinin önünde duran arabalarına bakmadan, ihtiyaçlı olmadıklarını düşünmeden evinizde pişen yemekten birer tabak vermenizdir. Ceplerinde paraları olsa da, anne ve babalarından uzakta tedirgin ve garip yaşayan bu gençlerin şu an moral ve sahiplenmeye ihtiyaçları var..
Son olarak bu halin bir tatil vesilesi olarak görülmemesi, mümkün mertebe evlerden çıkılmaması, kendimizi, sevdiklerimizi ve aynı toprağı paylaştığımız insanları tehlikeye atmadan bilinçli şekilde bir tecritin devamını sağlamamız gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Allah tüm insanlığın ve Kıbrıs Türküyle beraber ülkemizde yaşayan herkesin yardımcısı olsun.